20 Şubat 2011 Pazar

Mecnun ile Leyla Sohbette!

Mecnun bir gün fırsat buldu, Leylâ ile oturmaya muvaffak oldu. Leylâ onu sınamak için talepte bulundu: "Ey âşık! Neyin varsa getir!" "A ay yüzlü!" dedi Mecnun, "Aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne gözümde bir nebze yaş. Aklımı yağma ettin, uykumu çaldın. Artık bir canım var emreyle onu vereyim!" "Ben onu senden ne vakit istesem alırım; başka neyin var, sen ondan bahset?" Mecnun o vakit arandı, yakasında sakladığı bir iğnesi vardı, onu çıkarıp sevgiliye sundu: "İşte varlık âleminde sahip olduğum tek şey bu iğnedir. Bunu da çölde, ovada seni izlerken çok düşüyorum; kendimden geçiyorum; oralarda ayağıma, bedenime dikenler batıyor; bu iğneyle o dikenleri çıkarıyorum!" "İşte bunu istiyordum senden! eğer aşkında gerçeksen bu iğnenin sende işi ne? Dikeni çıkarırsan buna vefa mı derler?"
Genç Beyin 104. Sayı

Gözbebegim!

Gözbebeği insanlarda yuvarlak, hayvanların çoğundaysa dikine elips şeklinde. Çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini, aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember ışık varsa küçülür, yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez. Âşık olunca da büyür gözbebeği, demek âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği verdiği acıyı azaltmak için mâşûka "Gözbebeğim" denir.
Elif ŞAFAK-Genç Beyin 104. Sayı