24 Kasım 2012 Cumartesi

Cennet Ormanı

Sinema olarak aksiyon, bilim kurgu, fantastik, animasyon, korku türü filmleri seçerim yaklaşık 1.000 TL lik orjinal(korsana hayır:) CD/DVD koleksiyonumda hep bu türler üzerine (Gümüşhane'deki ve İstanbul'daki arşivimi birleştirebilirsem göstermeyi düşünüyorum:) İzlediğim Romantik sinemalardan ilk sırada eski bir dostumun tavsiyesi üzerine izlemiş olduğum Melekler Şehri'ni ve Gümüşhane'de üniversitede  bir arkadaştan aldığım filmler içerisinde olan Aşk Geliyorum Demez'i hatırlıyorum. (Hatırlıyorum derken başka izledim de aklıma gelmediğinden değil hatırlamama nedenim bunlardan başka olmadığındandır. O derece yani :)
Geçtiğimiz hafta sonu arkadaşımın Gitar'ını tamire götürmek için Taksim'e gittik. Akşam da gel bize geçelim dedi ona geçtik. Bilgisayarını karıştırırken Cennet Ormanı adlı bir film görünce alsam mı almasam mı diye tereddütte kalsam da nede olsa elimde izleyecek film yok, denemiş olurum diyerek almıştım. Arada da olsa romantikleşmekte fayda var :) Bir gün gelir bir yerde lazım olabilir. Neyse sadete gelirsem filmi çok beğendim ve herkese tavsiye edebilirim. Benim gibi sosyal olmayan bir erkek aynı bölümde okuduğu bir kızı görünce hoşlanıyor. Bir yanda da sosyal olmayan başka bir kız bu erkeği görünce aşık oluyor. Filmin konusu hep böyle gitmiyor tabi sonunda tabi hiçkimse birbirine kavuşamadı. Hangi yeriydi hatırlayamıyorum ama zannedersem son yarım saatinde filan hüzünlendirmişti. Film içerisinde geçen şu cümle çok mükemmeldi. Sosyal olmayan kız sosyal olmayan erkeğe şöyle bir cümle demişti: Sevdiğim erkeğin sevdiği kadın tarafından sevilmesi için çalışıyorum.

5 Kasım 2012 Pazartesi

Kendini Geliştirmek

Uzun zamandır yaz(a)mıyordum, artık işyerindeki arkadaşlarımda takip etmeye başladılar. Anlayacağınız iş yerinde gittikçe tanınmaya başlıyorum. :P Yeni öğrenenler benden hiç böyle bir şey beklemiyorlardı. :P Geçmişimi bilselerdi kimbilir neler derler. :) Zamanla konusu gelirse geçmişten de bahsederiz, halâ Google amca da geçmişimin kalıntıları duyuyor ama paylaşımlarımın yedekleride bende duruyor, gerektiği durumunda kullanabilirimde. Neyse asıl konuya gelecek olursak uzun zamandır yazmıyordum ama Genç Beyin dergisinin 116. sayısında 42. sayfada Eğitim|Öğretim alanında okuduğum daha sonra da Doğan CÜCELOĞLU'nun sayfasında bulduğum yazıyı paylaşmak istedim. Birgün Af ile geri döndüğüm Sınıf Öğretmenliği programını bitirme imkanı bulursam belki benzer bir projeyi uygulama imkanımda olur, kim bilir. Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle..
Küçük Dip Not: Biliyorum konunun girişi ile başlık uyumsuz gibi ama bu da benim kusurum olsun.. :)
Hizmet Etmenin Tadını Almak

S
ema Öğretmen okul müdürünün izniyle öğrencilerden gönüllü bir grup oluşturuyor: "Gençlerle Sohbet Grubu" (GSG). Çevrelerinde ulaşabilecekleri, kendi evlerinde ya da yaşlılar evinde kalan yaşlıları her hafta ziyaret edip 2 saat "sohbet" ediyorlar. Küçük bir çiçek ya da kurabiyeyle gidiyor, büyüğün elini öpüp kendilerini tanıtıyor, onunla içlerinden geldiği gibi sophbet ediyorlar. Sohbet genellikle 2 saat sürüyor, bazen ev sahibi çok ısrar ederse daha uzun kalabiliyorlar ama 2 saatten fazla kalmamaya çalışıyorlar. Her hafta ayrı bir yaşlıyı ziyaret etmek durumunu da araştırıyorlar.
Sema Öğretmen'e neden böyle bir program yaptığını sordum. Söylediklerini sizin için özetleyeceğim:
· Ziyaret edilen her yaşlının çok önemli hayat tecrübeleri var. Sohbet esnasında farkında olmadan bu tecrübeler paylaşılıyor ve öğrenciler farklı farklı hayat hikâyeleri dinleyerek kendilerince bazı önemli kavramların farkına varıyorlar. Ayrıca sohbet sırasında kafalarına takılan konular çıkıyor; kendi dillerinde, saflıklarında, oluğu gibi yaşlılara soruyorlar. Can cana bir sohbet oluyor. Gençlerin enerjisi, heyecanı yaşlının hayatına ilaç gibi giriyor; onları mutlu ediyor. Gençler de başka hiç bir yerde bulamayacakları bir laboratuvarda, hayat laboratuvarında bir seyahat yapıyorlar.
· Öğrenciler ziyaret sonunda kendilerine özgüven geliştiriyorlar. Çoğu defa gençleri hesaba katan, onlara önem verip kendini anlatan kimse olmuyor. Bu ziyaretlerde gençleri görmekten çok mutlu olan, kendilerine değer veren büyükler var. Gençler önemsendiklerini görüyor ve bir insanı mutlu edebildiklerinin farkına varıyorlar. Böyle bir tecrübe gençlerin özgüvenini artırıyor.
· Yaşlılardan duydukları hayat hikâyelerinin sayısı arttıkça hayatın sadece kişisel süreç olmadığını, ilişkiler ağı içinde gerçekleştiğini, toplumun kültür yapısının önemli olduğunu anlamaya başlıyorlar. Hayatta neler önemli, neler önemsiz, nelere gerçekten dikkat etmek gerek, öncelikler neler olmalı konusunda ortaya zamanla bir resim çıkmaya başlıyor. Bu ziyaretlerden sonra görüp duyduklarıyla ilgili aralarında konuşurlarsa ziyaretler daha derin anlamlar kazanabilir.
· Okulda öğrendikleri bilgilerin ziyaret ettiklerin insanların hayatı çerçevesinde anlam kazanma ihtimali yüksektir. Bir yaşlının anlattığı hikâye tarihî belge niteliğinde olabilir. Başkasının evinde biyoloji derslerinde gördükleri bakteri, mikrop, salgın hastalık konusunu görme imkânı olabilir. Okulda öğrendiklerinin hayatla ilişkisini kurmaya, daha derin anlamlar yüklemeye başlayabilirler.
· Kendilerinin güçlü ve zayıf yönlerini keşfedip ileride nasıl bir meslek sahibi olacaklarını karar verebilirler. Bir yaşlının hikâyesi öğrenciyi hukuk ve adalet sistemine yöneltirken, başka hikâye çocuk doktoru olmaya yöneltebilir.
· En önemlisi, hiç bir menfaat gözetmeden başkasının iyiliği için emek ve zaman harcayan insanın gerçekten mutlu olduğunu öğrenirler. Bu tecrübeden geçen öğrenciler ileride sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışmaya aday olurlar.
Türkiye’nin aydınlık geleceği için, selamlar, sevgiler.
Sema Öğretmen’i ve böyle programlar yürüten bütün öğretmenleri kutluyorum. Çok önemli bir hizmet kapısı açtıklarına inanıyorum. Öğretmenseniz siz de böyle bir program gerçekleştirme üzerinde düşünebilirsiniz ya da yakından tanıdığınız bir öğretmen varsa umarım bu yazıyı okumasını sağlarsınız. Kaynak:Doğan CÜCELOĞLU